"Merhaba" başlıklı yazımda üniversite ikinci sınıf öğrencisi olduğumu belirtmiştim. Şimdi biraz okulumdan bahsedeyim. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okuyorum. Benim de okula girdiğim geçen sene YÖK sağ olsun 800 kişilik devasa bir kontenjan ayırdı ki o güne kadar en fazla 600 olmuştu bu sayı. Bunun sonucunda da normal şartlar altında 2 sınıf açan güzel okulum geçen sene 3 sınıfa ayırmak zorunda kalmıştı bu insan topluluğunu. Ancak okulun 1. sınıflar için ayırdığı 2 amfi vardı. Ben ve benimle birlikte 265 kişi koca bir lise sınıfında okuduk ilk seneyi.
İlk sene bir şekilde atlatılmıştı ama bir sonraki sene ki o bu seneye tekabül ediyor, 1. sınıflar da 800 kişi olunca büyük bir sorun baş gösterdi. Evet, 1. sınıflar yine 3'e ayrıldı ancak 2. sınıflar için yine sadece 2 tane amfi olduğu için benim de mensubu bulunduğum C sınıfı, A ve B sınıflarına dağıtıldı (koca okulda sınıf kalmadı, evet!). İşin garip olan yanı ise 1. sınıfların amfilerinin 2. sınıfların amfilerinden çook daha büyük olması. 2. sınıf amfileri taş çatlasa 300 kişi alır ama sınıf mevcudu en az 400 kişi.
Okulun da ilk haftaları olmasından kaynaklı herkes derse geliyor ki devam zorunluluğu yok, yat evinde yurdunda, ne zorumuz varsa artık. Ve sonuç olarak bütün sıraların dolduğu, dışardan sandalyelerin getirilmiş olduğu, merdivenlerinde öğrencilerin oturduğu bir sınıf tablosu çıkıyor karşımıza (yukardaki fotoğrarafı da bu durum için temsili olarak seçtim) ki bu durum hem dersi anlatmaya çalışan hoca hem de dersi dinlemeye çalışan biz öğrenciler için kabus dolu saatler anlamına geliyor.
Bu sene okula devam etmekte kararlı olan ben derse giren diğer arkadaşlarımdan şikayetçi oluyorum sanmayın, herkesin sınıfı, okulu orası. Tabi ki girip dersi dinleyecekler. Ama ya gelip uyuyorlar ya da muhabbet ediyorlar. Ben de bir dersi merdivende oturararak dinlemek zorunda kalan bir öğrenci olarak buna bir güzel uyuz oluyorum. Ve arkadaşlarımın heveslerinin geçmesini bekleyip yeniden sıralara dönmeyi umuyorum. Ve ayrıca YÖK'e; kontenjanları, okulların fiziki koşullarını dikkate almadan arttırdığı için de teşekkürlerimi iletiyorum.
Ankara'dan aktaracaklarım bu kadar, söz sende Gülgün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder