12 Temmuz 2010 Pazartesi

Howard Webb

Biraz futbol blogu gibi oldu farkındayım ama biz ne yapalım, dün 4 yılda bir gerçekleşen Dünya Kupasının finalinden bahsetmiycez de neyden bahsedecez? Güncel dedik, güncel olmaya çalışıyoruz.

Efenim Hollanda kendini bilerek çıktı sahaya. Bu da ne demek oluyor şimdi? Şu demek oluyor, normalde Hollanda hücum eden, sürekli gol arayan bir takım. Haldır haldır top koştururlar rakip kaleye doğru. Ancak dünkü maçta bunu yapsalardı 3-4 tane yiyip popolarının üstlerine otururlardı (he yine öyle oldu o ayrı mesele). İspanya'nın top yapmasını engellemek için İspanya yarı sahasında hayvani bir baskı kurdular ki yapmaları gereken de buydu. Bu baskı çok doğal olarak sertlikle beraber geldi. Iniesta ve Xavi'nin ilk yarı boyunca Hollandalı futbolcular tarafından tartaklanmasını izledik. De Jong'un Xabi'nin göğsüne doğru tabanla girişi ise ancak bilgisayar oyunlarında karşılaşılabilecek türdendi. Başta De Jong ve Van Bommel olmak üzere Sneijder, Robben, Heitinga, Mathijsen yaptıkları herhangi iki faülden dolayı atılabilecekken ilk 90 dakikayı 11 kişi tamamlamaları onlar açısından çok güzel bir şey. Webb, Heitinga'yı da 2. uzatma devresinin ortalarına kadar dayandı. Heitinga, bariz gol pozisyonunu Iniesta'yı düşürerek engellediği için ikinci sarı karttan atıldı.

Hakem konusunda da son olarak 2. uzatma devresinde Robben kaleciyle karşı karşıya kaldığı bir pozisyonda hakem ofsayt bayrağını kaldırdı, Robben de topu biraz daha sürüp ayağıyla kaleye doğru gönderdi. Bu nedir, sarı karttır. Hakem ne yaptı, vermedi. Verse ne olacaktı, (sonunda) ikinci sarıdan dışarı. Ömer Üründül ise pozisyonu yorumladı:"Olması gereken bu tabi, hakem müsamaha gösterdi yıh yıh yıh..."

Hiç yorum yok: